Orhan Kemal'in Hayatı ve Dünya Görüşü
ORHAN KEMAL’İN HAYATI
Orhan Kemal 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğmuştur. Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü’dür. Orhan Kemal ismini, ilk kez 1943’te İkdam gazetesinde yayımlanan ‘’Asma Çubuğu’’ öyküsünde kullandı. İlk şiiri ise 1939 yılında Reşat Kemal adıyla yayımladı. Ancak hikaye ve romanlarında Orhan Kemal adını kullandı ve bu isimle ünlendi. Orhan Kemal’in babası, Abdülkadir Kemal Bey avukattır. Annesi, Azime Hanım ise rüştüye mezunu bir öğretmendir. Orhan Kemal’in çocukluk yılları Adana’da geçti. Daha sonra Adana’nın Fransızlar tarafından işgal edilmesiyle beraber önce Niğde’ye daha sonra da Konya’ya taşındı. Babasının Kastamonu milletvekili olarak meclise girmesinden sonra Ankara’ya taşındı ancak 1923’te Adana’ya döndü. Burada çiftçilikle uğraşan babası ‘Toksöz’ gazetesini çıkardı. Babası siyasi sebeplerle Suriye’ye kaçtı. Orhan Kemal babasının yanına gidince orta öğrenimini kendi isteğiyle bıraktı ve Beyrut’ta bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yaptı. Daha sonra babaannesinin yanına Adana’ya dönmüş burada da çırçır fabrikalarında çalıştı. Burada çırçır fabrikasında işçi olan Nuriye ile evlendi ve Yıldız adında bir çocuğu oldu. 1938’de askere gitti ve askerde ‘Maksim Gorki ve Nazım Hikmet kitapları okumak’ ve "yabancı rejimler lehinde propaganda ve isyana muharrik" suçundan beş yıl hapis cezası aldı. Kayseri Cezaevi’nde ilk şiiri olan ‘Duvarlar’ şiirini yazdı. 1940’ta, Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmet ile tanışmıştır. Üç yıl boyunca Nazım Hikmet’le oda arkadaşlığı yapan Orhan Kemal, ondan Fransızca, felsefe ve siyaset dersleri almıştı. Nazım Hikmet, Orhan Kemal’i şiirden çok roman ve hikaye yazmaya teşvik etti. İlk düzyazı denemesi olan ‘Onsekiz Yaş’ adlı romanını Nazım Hikmet’in yardımıyla yazdı. İlk öykülerini Bacaksız Orhan takma adıyla yazdı. Orhan Kemal’in ilk öyküsünün 1940 yılında Yeni Edebiyat dergisinde yayımlanan ‘Balık’ öyküsü olduğu bilinir ancak oğlu Işık Öğütçü’ye göre daha önce yayımlanmış öyküsü vardır. 1943’te tahliye olunca Adana ‘ya dönmüştür burada hamallık ve amelelik yaptı. 1944’te doğan oğluna Nazım ismini verdi. 1945 yıllında hikaye yazmaya devam eden Orhan Kemal, okurlar tarafından beğenilen ve tanınan bir yazar oldu. 1945’te yapılan bir ankette okurlar tarafından ‘en beğenilen hikayeci’ oldu. 1949’da babasını kaybetti ve doğan oğluna babasının adını verdi ve doğumdan sonra İstanbul’a taşındı. Hayatının geri kalanında geçimini makale, kitap ve film senaryosu yazarak sağladı. 1952’de yayımladığı Murtaza ve Cemile romanlarıyla edebiyatçı olarak tanındı. 1954’te Bereketli Topraklar Üstünde romanıyla tarım işçilerin dramını edebiyata taşıdı. Aynı yıl 72. Koğuş’u yazmaya başladı ve dördüncü çocuğu olan Işık dünyaya geldi. 1964’te Devlet Kuşu romanına dayandırılan İspinozlar oyunu ile tiyatroya adım attı. Önce Ekmek romanıyla Türk Dil Kurumu Ödülü’nü ve Sait Faik Hikâye Armağan’ı 5 ödüllerini aldı. Orhan Kemal, geçirdiği beyin kanaması sebebiyle tedavi gördüğü hastanede 2 Haziran 1970’de vefat etti. Anısını yaşatmak için İstanbul’un Cihangir semtinde ‘Orhan Kemal Müzesi’ açıldı. 1972’den bu yana adına bir roman yarışması (Orhan Kemal Roman Armağanı) düzenlenmektedir.
ORHAN KEMAL’İN DÜNYA GÖRÜŞÜ
İnsanların doğdukları evler, ilk varlık alanlarıdır. Adana, Orhan Kemal’in ilk varlık alanı, aynı zamanda kişiliğinin oturmasında çok önemli bir şehirdir. Adana, geniş tarım alanlarına sahip ve sanayisi gelişmiş bir şehirdir ve bu özellikleriyle Orhan Kemal’in bugün okuduğumuz eserlerinin ana konularını ve mekânlarını oluşturdu. Bu coğrafyada büyürken ve çalışırken gördüklerini eleştirel bir bakış açısıyla inceleyip eserlerine de bu şekilde yansıttı. Kişiliğini oluşturan en önemli unsurlardan biri de ailesidir. Annesi öğretmen, babası da avukat olan Orhan Kemal, aydın bir ailede yetişti ve sorgulayıcı, eleştirel bakış açısını bu şekilde edindi. Babasının mesleği ve daha sonra milletvekili olmasıyla ülkenin durumunu yakından görme fırsatı yakaladı. Ancak siyasete karışmamış ve olayları belirli bir ideolojiyle yorumlamayarak salt bireysel bakış açısıyla eleştiri getirmiştir. Ancak daha sonra onun görüşlerini etkileyen en önemli isim olan, Nazım Hikmet’le tanışarak düşüncelerinin de yakın olduğu Marksizm’i tanımış ve daha sonraki eleştirileri bu bakış açısıyla oldu. Nazım Hikmet’le hapishanede tanışıp onunla oda arkadaşı oldu. Ondan derler alarak düşünce sistemini oluşturdu ve doğduğundan beri içinde bulunduğu durumları bu düşünce sistemiyle daha sistemli bir eleştiri düzlemi oluşturdu. Daha sonra Nazım Hikmet’in onu şiirden ziyade roman ve hikaye yazmaya yönlendirmesiyle bu düşüncelerini eserlere yansıttı.
Yorumlar
Yorum Gönder